Çocuklar neden yalan söyler? Gelişimsel bir bakış?
Çocukların yalan söyleme davranışı gelişimsel bir özellik olarak ele alınmaktadır. Yapılan deneylerde 2 yaşındaki çocukların %30’unun yalan söylediği, %70’inin ise doğruyu söylediği; 3 yaşındaki çocukların %50’sinin yalan söylediği, %50’sinin doğruyu söylediği; 4 yaşındaki çocukların ise %80’den fazlasının araştırmacıya yalan söylediği görülmüştür. Bu sonuçlar, yalanın çocukluk döneminde ortaya çıkan ve süreç içinde gelişen bilişsel bir beceri olduğunu göstermektedir. Yalan söylemenin iki temel boyutu vardır: zihin okuma ve öz-kontrol. Öz-kontrol, çocuğun beden hareketlerini, jest ve mimiklerini düzenleyebilme becerisidir. Zihin okuma ise, karşısındaki kişinin farklı düşünce ve inançlara sahip olabileceğini kavramaktır. Bu açıdan bakıldığında, yalan söylemek çocukların sağlıklı büyüdüğünü de gösteren bir işarettir; çünkü artık yalnızca kendi zihnini değil, başkalarının zihnini de hesaba katmaya başlamıştır.
Araştırmalar, çocukların söyledikleri yalanların yetişkinler tarafından çoğu zaman fark edilmediğini de ortaya koymaktadır. Hukuk öğrencileri, sosyal hizmet uzmanları, çocuk koruma avukatları, hakimler, gümrük görevlileri, polisler ve hatta ebeveynler bile çocukların yalanlarını yakalamakta zorlanmaktadır. İnsanlar bilinçli olarak yalanı fark etmese de, yüzümüzdeki kan damarları farklı duygulara tepki verir. Bu durum, Transmodal Optical Imaging (TMOI) adı verilen teknoloji ile ölçülmektedir. Yüz kaydedildiğinde damar hareketleri analiz edilerek kişinin yalan söyleyip söylemediği %85 doğrulukla anlaşılabilmektedir. “Pinokyo etkisi” olarak bilinen bulguya göre, yalan söylendiğinde burundaki kan akışı artarken yanaklardaki kan akışı azalır. Bu teknolojinin eğitimden politikaya, sağlıktan aile ilişkilerine kadar pek çok alanda kullanılabileceği düşünülmektedir; çünkü insanlar her zaman başkalarının gerçek duygularını öğrenmek ister.
Bir diğer deneyde 4–7 yaş arası çocuklara, “Pastaya dokunmazsan ya da yemezsen sana bir ödül vereceğiz” denilmiştir. Deneyci odadan çıkmış ve çocuklar kamerayla kaydedilmiştir. Daha sonra çocuklara pastaya dokunup dokunmadıkları sorulduğunda, dört çocuktan üçü yalan söylemiş, yalnızca biri doğruyu söylemiştir. Bu deney, yalan söylemenin 2, 3 ya da 4 yaşlarında başladığını ve bilişsel gelişim süreciyle birlikte arttığını göstermektedir. Çocukların yalanları kimi zaman yetişkinlerden daha başarılı olabilir, hatta yetişkinlerinkinden daha ikna edici olabilir.
Zihin Kuramı (Theory of Mind) ise bu davranışı açıklamada önemli bir çerçeve sunmaktadır. Araştırmalara göre, 18 aylık bebekler gerçek ile illüzyonu ayırt edebilir. 3 yaşındaki çocuklar kendi düşüncelerini başkalarının düşüncelerinden ayıramaz, herkesin kendileri gibi düşündüğünü varsayar. 4 yaşındaki çocuklar ise başkalarının farklı inançlara ve düşüncelere sahip olabileceğini kavrar. 3–4 yaş aralığında çocuklar başkalarının da farklı fikirleri olabileceğini fark eder ve onların zihnini anlamaya çalışmaya başlar. Bu noktada, başkalarının düşüncelerini değiştirebileceklerini kavradıklarında yalan söyleme davranışı ortaya çıkar. 6 yaşından büyük çocuklar başkalarının niyetlerini daha iyi anlayabilir, onların kendileri hakkındaki düşüncelerini algılayabilir. 5 yaşındaki çocuklarda ise karşılıklı (reciprocal) düşünme gelişir.
Sonuç olarak, çocuklarda yalan söyleme davranışı, olumsuz bir işaret olmaktan çok bilişsel gelişimin, sosyal zekânın ve öz-kontrol becerilerinin ilerlediğini gösteren bir gelişimsel özelliktir. Önemli olan, çocukların neden yalan söylediğini anlamak ve onlarla güvene dayalı bir ilişki kurabilmektir.
Psikolog Fatmagül Erenay